Aşık edebiyatı, aşık olarak adlandırılan saz şairlerinin eserlerini kapsayan bir edebiyat
türüdür. Kim tarafından nerede ne zaman söylendiği ve kayda geçirildiği
belli olmayan bazı şiirlerde bu sınıfa dahil edilebilir. Bu edebiyat
türü şehirlerde, ilçelerde, kahvehanelerde, esnafların bir araya geldiği
loncalarda, uğrak yeri olan misafirhanelerde, yöresel etkinliklerde,
kimi zaman düğün ve toplumsal etkinliklerde, panayırlarda, köy ve
kasabalarda aşıkların sazları yardımıyla kendilerine ait şiirlerini yada
halk hikayelerini topluma anlatmasıyla geçekleşir. Diğer edebiyat
türlerinden tamamiyle farklıdır. Aşık edebiyatının içeriği ve dili
kesinlikle değişik olmakla birlikte onu icra eden kişinin bazı
özelliklerini de üzerinde taşır. İyi bir eğitim görmek yada yüksek
tahsil yapmak aşık edebiyatı için hiç önemli değildir. Onun için önemli
olan halkla bir bütün olmak ve yaşanılan duygu ve düşünceleri, şahsın
kendi hisleriyle harmanlayarak topluma anlayabileceği en sade şekilde
anlatmasıdır.
Bazı aşıklar kimi zaman başlarından geçen olayları eserlerine
yansıtmakta ve çıkarılan öğüt ve dersleri eserlerine eklemektedirler.
Aşık edebiyatının başlangıcı incelendiğinde 16. yüzyılda başlamış olduğu
ve halen günümüzde kadar devam ettiği görülmektedir. 17. yüzyılda bu
edebiyata benzer bir takım türevleri meydana gelmiş ancak Aşık
edebiyatına dahil edilmemiştir Çünkü Medrese ve tekke kültüründen
yetişen kişilerin eserlerine çoğu zaman divan şiirinin dil, vezin, mecaz
ve nazım biçimlerini karıştırması buna sebep olmuştur.
Aşık edebiyatının kökü aslında Türk ırkının ana vatanı olan Orta Asya’ya
kadar dayanmaktadır. Zaten günümüz ve eski şairlerin (aşıkların)
sazlarını ellerine alarak yurdu ve yabancı toprakları diyar diyar
gezmeleri bu göçebeliğin bir neticesidir. Bu sayede Aşık edebiyatı
gelişmiş hem toplum nezlinde hem de onu sevenlerin gönlünde bir taht
kurmuştur.
Her ne kadar Aşık edebiyatı 17. Yüzyılda zirveye ulaşmışsa da 19.
yüzyılın sonlarına doğru etkisini kaybederek gerileme dönemine
girmiştir. Aşık edebiyatı güçlü olduğu dönemlerde yalın ve sade olmasına
rağmen divan şiirini bile etkilemiş ve divan edebiyatına hakim olan
bazı şairler üzerinde etkisini göstererek onlara bir takım ilhamlar
vermiştir. Nedim ve Şeyh Galip gibi bir çok Divan şairi aşıklık yolunda
bazı eserleri olan kişiler arasında yer almaktadırlar.
Aşık halk edebiyatının genel özellikleri incelendiğinde şairlerin
şiirlerini ve buna benzer yazımlarını eğer okuma yazma biliyorlarsa cönk
adını verdikleri bir defterde biriktirdikleri görülür. Aşıklıkta amaç
içi dışı bir ve sade olmaktır. Şiirler icra edilirken halk dili
kullanılmalı halka yabancı ve uzak cümleler tercih edilmemelidir. Koşma,
semai, destan, varsağı tarzında nizam şekilleri kullanılır. Şiirlerin
içeriğinde çoğu zaman aşk, acı, özlem ,sevgi, savaş, gurbet, ayrılık
gibi hem toplumsal hem de kişisel öğeler yer alır. Nazım birimi
dörtlüktür ve genellikle yarım ile cinaslı kafiye tercih edilir. Şiirler
de yöresellik ağır basmakta ve şair şiiri söylerken çoğu zaman önceden
hazırlanmadığı için o anlık duygularla eserini icra etmektedir.
Şiirlerde çoğunlukla teşbih ve teşhis yapılmakta ve şair hayal ürünü
(masalımsı olaylara) hiç yer vermemektedir. Son olarak şiirler
konularına göre ayrılmakta ve bu konular koçaklama, güzelleme, taşlama
ve ağıt isimleriyle adlandırılmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder